Friday, June 21, 2019

Kaiser dağlarında koşu

Giriş
Aslında bir sonraki yarış yazım Temmuz ayında olacaktı. ORDOS'tan kalabalık bir grup olarak Fransa Alplerinde bulunan meşhur Val d'Isere bölgesinde 6 Temmuz cumartesi günü High Trail Vanoise koşusuna katılacaktık. Kayıt falan her şey tamamdı. Uzunluk ve irtifa kazanımı açısından Aladağlar Sky Trail'in 1.5 katı olan bu koşuya iş tarafından yapmam gereken bir yolculuk sebebiyle katılamadım. E o zaman ben de teselli koşusu olsun diye Avusturya'da yakın tarihlerde gerçekleşecek olan dağ koşularına bir bakmaya karar verdim. Aslında  seçeneklerin hiç de az olmadığını farkettim. Haziran aylarında dikkatimi ilk çeken yarış Mozart100 oldu. Fakat Salzburg'da düzenlenen bu koşuya, Mozart'ın adını sömürmesi ve çok yüksek fiyatlar biçilmesi yüzünden prensip gereği katılmamaya karar verdim. Zaten Salzburg kentinin Avusturya'da bu bakımdan adı çıkmış durumda. Hayatının son evresinde beş parasız kalan, vefat ettikten sonra kimsesizler mezarlığına defnedilen yeryüzünün bence en dahi müzisyenlerinden Mozart'ın adı üzerinden çikolata firmalarının, hediyelik eşya üreticilerinin, ve sayamacağım kadar fazla olan bir çok başka sektörün milyonlarca Avro para kazanması beni üzüyor. Sonuç olarak ise Mozart'tan tek bir senfoni, ya da konçerto dinlemeyen insanlar adamcağızın heykeli önünde hatıra fotoğrafı çektirirler. Neyse, uzatmayayım. 
Biraz daha araştırdıktan sonra tarih olarak istediğim haftalarda olan ve Avusturya'nın Tirol eyaletinde bulunan Koasamarsch'a katılmaya karar verdim. Koşu 15 Haziran cumartesi günü gerçekleşecekti. Fakat iki parkur arasında kararsız kalmıştım: 33 km'lik, 1700 m irtifa kazanımıyla her yıl gerçekleşen "klasik" parkur, bir de 50. yıla özel 54 km'lik 3400 m irtifa kazanımına sahip olan parkur. Aslında çok uzun bir süre düşündüm, nihayet kayıtların kapanmasına saatler kala kaydımı 33 km'lik klasik parkura yaptım. Daha kısa olan parkurda koşmaya karar vermem için bence haklı sebeplerim vardı: bu günler hava çok sıcak, 54 km parkuru ise sabah saat 7'de başlayacaktı. Aladağlar'da sabahın karanlığında başlamasına rağmen koşunun devamında dağda güneş altında koşmanın zorluğunu hala unutmadım. İkinci daha önemli sebebim ise daha önce Alplerde hiç gerçek bir dağ koşusuna katılmamış olmamdı. Yarışın gerçekleşeceği bölgenin patikalarını ve coğrafyasını da hiç bilmiyordum. Açıkçası karşıma ne çıkacağını kestiremiyordum. İznik'te traktör yollarından koşmaya benzemiyor tabi ki. Üçüncü sebebim ise şuydu: koşudan önce ve sonra gezmek istiyordum. Bisikletimi yanıma almaya karar vermiştim. Daha uzun parkuru seçseydim önceki gün bisiklet turu yapamayacaktım, ertesi gün ise zar zor yürüyebilecektim. Yanımda destek olacak kimse de yoktu. Koşu bitecek, hadi eyvallah deyip yürüyerek otele geri dönecektim. 
Böylece eskiden kendime prensib edindiğim "bir organizasyona ilk defa katılacaksan en mütevazi parkurdan başla, seneye daha uzun parkura geç" kuralına sadık kalmıştım. Bundan dolayı da gayet memnundum. Yazının devamında da okuyacağınız gibi aslında doğru kararı vermiştim.


Kaiser dağları
Öncelikle koşunun gerçekleştiği şehirden, ve oradaki dağlardan bahsetmek isterim. Koşu, Almanya ile sınır komşusu olan Kufstein şehrinde gerçekleşiyor. Yani aslında Start noktası şehir merkezinden yaklaşık 7 km uzakta bulunan Ebbs kasabasından başlayıp, yine orada bitiyor. Şehrin ortasından, Tirol eyaletinin başkenti Innsbruck'tan da geçen Inn nehri geçiyor.  Aslında Innsbruck da adını bu nehirden, ve daha doğrusu 12. Yüzyılın başlarında nehrin üzerine yapılan köprüden alıyor. Kufstein ise, küçük olmasına rağmen fazlasıyla turistik bir şehir. Hem Avusturya'dan, ve daha da önemlisi Almanya'dan bir çok tatilci gördüm. 
Kufstein'in hemen yanı başında Kaiser dağ grubu bulunuyor. Doğu Alpler bölgesinin kuzeyinde, Almanya ile Avusturya sırınının tam yanı başında bulunan, güzelliğiyle görenleri mest eden bir dağ silsilesi.



Doğu alplerin en meşhur dağ gruplarından biri olan Kaiser dağları, tırmanıcılar ve dağcılar için her zaman bir cazibe olmuş. 



alpinewelten.com

Kufstein ise bu dağların gölgesinde şöyle görünüyor.



tyrol.com

"Klasik" rota

Yukarıda da bahsettiğim gibi, koşu Ebbs kasabasından başlıyor, ve Kaiser dağlarının kuzey batısında bulunan "Zahmer Kaiser" dağlarına tırmanıyor. İlk 5 km'de 900 m irtifa kazanımı!
"Zahmer" dağlarının tepesine çıkınca ilk istasyon olan bir dinlenme kulübesinden sonra rota Kaiser dağlarının içine doğru devam ediyor. Koşunun ikinci yarısında ise derenin içine girip oradan dağların dışına çıkıyor. Son kilometrelerde düz araba yolları toprak ve asfalt karışımı yollardan Ebbs'e geri dönülüyor.





Yola çıkış, Kufstein'e varış, Bike Trail Tirol

Yolculuk planı yaparken Kufstein'de değil de Ebbs'de kalacağım belli olunca, yanıma bisikletimi alıp, Kufstein'e kadar trenle gidip yolun kalanını ise bisikletle devam etmenin mantıklı olacağını düşündüm. Ayrıca perşembe günü akşamüzeri oraya varacaktım, bu demek oluyordu ki cuma günü de bisiklet turu yapma fırsatım olacaktı. 
13 Haziran perşembe günü akşam saat 17 sularında Kufstein'e vardım. Şehrin küçük olmasına rağmen kalabalık ve canlı olması dikkatimi çekti. Sahneler hazırlanıyordu. Haftasonu bir çok konser yapılacaktı.
Ben ise Inn nehri kenarından, "Innradweg" isimli bisiklet yolu üzerinden çok keyifli bir sürüş yaparak otelime vardım. "Innradweg", İsviçre'den başlayıp Avusturya'ya, oradan da Almanya'ya kadar Inn nehri boyunca devam eden bir bisiklet yolu.
Otel, tam geleneksel bir "Gasthaus", yani misafirhane denen tarzda bir yerdi. Bir aile işletmesi. Beni ise 80 yaşlarında olan ailenin "annesi" karşıladı. Çok şirin, güzel bir yerdi. Otelde en çok hoşuma giden, aklımdan da hiç çıkmayacak olan (belki de okurlar için önemsiz ve gereksiz) bir detay, televizyonda italyan devlet televizyonu kanalı "Rai 1"nun da olmasıydı. Her akşam belli saatler arasında 60'lar ve 70'ler italyan müzikleri ve komedi skeçleri yayınlanıyordu. İtalya müziğine her zaman ilgim olmuştur, "Rai" kanallarını ise çocukluğumdan beri ailecek izlediğimiz olurdu. Özellikle bu aralar bu ilginin içimde tekrar canlanması, bu detayı benim için ınanılmaz keyifli hale getirdi.
"Innradweg" bisiklet yolu dışında, Kufstein üzerinden geçen başka bir bisiklet yolu daha vardı: "Bike Trail Tirol". Bu rotanın 9. Etabı burada bitiyor, 34 km'lik 10. Etabı başlıyordu. Böylece cuma günü kahvaltımı büyük heyecanla bitirdim, 10. Etabın GPX datasını saatime yükleyip yola koyuldum. Hava çok sıcaktı ve güneş yakıcıydı. Etabın tamamını bitirmem hiç de mantıklı olmayacağı için yaklaşık yarısından biraz fazlasına kadar sürdüm, biraz da yolu uzatarak Kufstein'e geri döndüm.
Hem "Innradweg" hem de "Bike Trail Tirol" üzerinde dikkatimi çeken şey, bisikletçi sayısının ne kadar fazla olmasıydı. Tirol eyaletinde genel olarak doğa sporlarıyla kafayı sıyıracak derecede ilgili olan insanların fazla olmasını duymuştum.
Yarış kitimi aldıktan sonra cuma gününün geri kalanını havadar serin odamda dinlenerek geçirdim.

Yarış günü

Otelden start alanına yürüyerek yaklaşık 6 dk'lık bir mesafe vardı. Start ise sabah saat 9'daydı. Ben saat 8:30 civarı start alanındaydım. Koşu hemen yokuş tırmanarak başlayacağı için öncesinden ısınmış olmam kesinlikle şarttı (okurlar için de bu naçizane tavsiyemdir, yüksek tempolu yokuş yukarı koşmadan önce çok sağlam ısınmış olmak gerekir, en az 20 dk, terleyecek kadar koşarak).
Nihayet koşu başladı. İlk 2 km'nin çoğu asfalt yoldu, sonrasında ise bol büyük taşlı, engebeli ve koşması zor bir patikaya girdik. Aslında patikaların neredeyse büyük bir kısmı Alplerde pek sık rastlanan bol taşlı merdiven haline gelmiş kocaman ağaç kökleriyle doluydu.
Nefes kesici çıkış, ağaç kökleri ve taşlara basarak tırmandığımız için dizlerimi normal koşuda alıştığımdan daha çok açmam (bacaklar uzun süre bu açıyla açılmaya alışık değiller) yüzünden koşunun devamında çok erken bacak kaslarıma kramp girmeye başladı. Bir önceki günkü 46 km'lik bisiklet turunda bacaklarda oluşan yorgulunğun da etkisi vardı kesinlikle. Destek istasyonlarında bol izotonik içecekler ve jel tüketmeme rağmen pek de geçmedi kramplar. Olur olmadık yerlerde çıkıyorlardı, ve sürekli farklı kaslarda oluşuyordu. Aslında dinlediğim bir podcast programında uzman bir kişi krampın asıl sebebinin bacakların yorgun olması ve fazla zorlanmış olması olduğunu savunuyordu. Tuzlu şeyler yemem ve bol izotonik içecek içmeme rağmen hala ağır kramplara maruz kalmış olmam bu tezi destkeliyor gibi.
Sıcak hava ve aniden hızla irtifa kazanmamız sanki biraz adım atmalarımı etkilemişti. Adımlarım bir süre pek sağlam basmıyordu, ayağım burkuluyordu, ya da ayağım kayıp düşmekten son anda kurtuluyordum (koşu boyunca düşüp ağzımı yüzümü kırmamış olmam mucize sayılır). Bu patika tarzına demek ki henüz tam alışamamışım. Yokuşlarda geçtiğim bazı koşucular, az eğimli ama bol taşlı zeminlerde keçiler gibi zıplayıp koşarak beni geçiyorlardı. Koşunun alıştığım yarış mesafelerinden kısa olmasını düşünmek iyi hissettiriyordu. Kilometreler ilerledikçe aslında doğru parkuru tercih ettiğimi görüyordum. Parkur cidden zordu.
Koşunun 14. km'sine kadar yaklaşık 1500 m irtifa kazanımımız olmuştu. Patika üzerinde metal halata tutunup geçtiğimiz kısa bir geçiş vardı, karlı, ve çarşaklı yerlerden de geçmiştik. Tatile gelip bir gün de 30 km'lik koşuya çıkacağımı hayal edip buraya gelmiştim, ama koşu yıpratıcı olması açısından Aladağlar kıvamında bir şey çıkıvermişti.
Finish dışında yol üzerinde 6 destek istasyonu vardı. Bu kadar kısa bir mesafe için bana anormal fazla gelmişti bu kadar istasyon ama iyi ki vardılar! Bu sayede yanıma daha az su aldım. İstasyonlarda ise normal su dışında izotonik içecek, meyveler, kek ve çubuk kraker tarzı şeyler vardı. Dikkatimi çeken şey, istasyonlardaki gönüllülerden Türkiye'den alıştığım destek cümlelerini hiç duymamam. Bu bana biraz garip geldi. "İşiniz bu işte, tabi ki koşacaksınız" gibi bir tutum vardu sanki. Kötü bir şey değil aslında bu, bir nevi alçakgönüllülük veriyor insana. "Altı üstü koşuyoruz işte, ve biz koşalım diye insanlar dağın başına gelip güneş altında bizim bardaklara su dolduruyor." Bu açıdan bakınca asıl desteği hakedenler gönüllüler.
Bu arada mutlaka bahsetmem gereken şey, Kaiser dağlarının nefes kesici güzelliği. Dağların iyice içine girince karşımıza koskocaman taştan kuleler belirdi. Arada koşmayı kesip manzarayı izliyordum.
Son kilometrelerde zemin, arabaların da geçebileceği, bizim de biraz daha hızlanabileceğimiz toprak yollar haline geldi. Ayrıca hava da azıcık serinledi, hatta kısa bir süre yağmur yağdı. Çok iyi geldi bu yağış. 
Son kilometlerler ağaçlık bir alandan geçiyordu. Gayet keyifli toprak bir patikaydı. En son kilometrede ise tekrar asfalt yol üzerinden kasabaya girip Finish'e ulaştık.
Böylece bu koşuyu genel klasmanda 17. olarak tamamlamış oldum (toplam 174 kişi katılmıştı).
Koşu ile ilgili ilginç bir başka detay da Finish'te madalya olmamasıydı. 
Biraz daha Finish alanında zaman geçirdim. Alkolsuz bir Bira, bol su ve meyve tükettim. Sonrasında ise odama geri dönüp dinlendim.
Akşam olunca ise bisiklete atlayıp yemek için Kufstein'e gittim. Bacaklarım hiç alıştığım yarış sonrası yorgunluğu modunda değildi. Kendimi gayet iyi hissediyordum. 54 km koşsaydım nasıl olurdu acaba? Bisiklet sürecek gücüm olur muydu emin değilim. Yemeği ne yapardım?



Innsbruck ve dönüş
Koşunun ertesi gününü iple çekiyordum. Planladığım gibi, Innsbruck'u ziyaret edecektim. Innsbruck, Alpin sporlarının başkentidir. Bir çok kendi dalında inanılmaz şeylere imza atmış dağcının, tırmanıcının ve genel olarak dağ atletinin yolu bir şekilde bu şehirden geçmiştir. Ben bütün bunları hayal ederek yolculuk gününün gelip varmasını bekliyordum, fakat Innsbruck'un aslında turistler için de cazip bir şehir olduğu detayını unutmuştum. Beni bulunduğum ortamdan soğutacak kadar fazla turist, ellerinde kameralarıyla, anın tadını çıkarmak yerine her saniyeyi kaydetme takıntısıyla gezen insanlar. Böyle bir ortama dayanamadığımı hatırladım, şehrin en ünlü yerlerini gezdim, bir yerde oturup Cappuccino içtim, ve trenimi erkene alıp geri dönmeye karar verdim.
Tabiki Innsbruck ile ilişkimiz burada bitmeyecek. Daha uygun bir zamanda, daha uygun bir ortamda tekrar orada olacağım.
5 saatlik tren yolculuğundan sonra kendi yeni yuvama geri döndüm.
Kısacası benim için bol tırmanışlı, bol sürüşlü, bol güzel yemekli, bol güzel insanlarla tanışmalı, ve bol İtalya çizmesini bisikletle turlama hayalli bir yolculuk oldu.


Bu yazının şarkısı, tabiki italyan bir şarkı olmalı. Meşhur Gino Paoli'den, 60'lardan bir şarkı; "Sapore di Sale".







No comments:

Post a Comment

Aladağlar Sky Trail - Volunteering - August 2024

The trip to Aladaglar mountains in the heart of Turkey, to volunteer in Aladaglar Sky Trail. This race, the people organizing it, these moun...